LONDON WEATHER
Ana Sayfa Kültür Sanat 21 Aralık 2021

MEVLANA YI ANLAYABİLMEK

Tarihe adını büyük harflerle yazdırmış önemli âlimlerinden Mevlana Celaleddin Rumi’yi, onu andığımız bu güzel haftada rahmetle anıyorum….

MEVLANA YI ANLAYABİLMEK

2021-12-21 Güncelleme: Nisan 24, 2022 20:40

Tarihe adını büyük harflerle yazdırmış önemli âlimlerinden Mevlana Celaleddin Rumi’yi, onu andığımız bu güzel haftada rahmetle anıyorum. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vefat ettiği gün, Şeb-i Arus yani  düğün gecesi anlamına gelmektedir. Ünlü İslam âlimi, ölümü  ‘‘sevgilinin Rabbi’ne kavuşması’’ olarak tanımladığı için Mevlana’nın ölüm yıldönümü Şeb-i Arus olarak kayıtlara geçmiştir. Mevlana ölümüyle ilgili  ‘’ ben öldükten sonra bana yazıklanmayın, elveda demeyin, benim ölümüm tohumun toprağa düşmesi gibidir’’ buyuruyor. O yüzden tarih boyunca millet olarak yaşadığımız her zorluğu Mevlana’nın somutlaşan öğütleriyle çözmüşüzdür. Hoşgörü ve barışın evrensel sembolü olan Mevlana’yı herhangi bir kalıba sokmak, sınırlandırmak ve belli bir kesime yakıştırmanın yanlış olduğu düşüncesindeyim. Çünkü hayatı boyunca Müslüman’ından Gayrimüslimine herkese karşı hoşgörülü olmuş, kim olursa olsun herkesi kucaklayabilmiştir. Onu bu kadar çok sevdiren  kendi deyimiyle  ‘gönüllerde yer bulmasını’  sağlayan  hoşgörüsü  ve sevgi insanı olması diye düşünüyorum. Ona göre her insan yaradanın bir parçasıdır ve değerlidir. Her insan hata yapabilir. Önemli olan hatayı kabul etmek, pişman olmak ve doğru yola yönelmektir. Onun torunları olarak bizim üstümüze düşen de Mevlana’nın bu  güzel düşüncelerinden dersler çıkarmak   gençlerimize onu  daha iyi tanıtabilmektir. Aslında çok fazla şey yapmamıza gerek yok. Bizlere bıraktığı yedi tane öğüdünü bile evimizin bir köşesine asıp anlamaya ve uygulamaya çalışsak yeterli olacaktır. .Herkes bu öğütlerin neler olduğunu biliyordur ama ben yine de Mevlana’yı andığımız bu güzel günlerde tekrar hatırlatmak istiyorum.

 -Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

-Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

-Başkalarının kusurunu örtmek de gece gibi ol.

-Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

-Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.

-Hoşgörülükte deniz gibi ol.

-Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Aslında yaşadığımız zamanda herkes bu öğütleri uygulamaya çalışsa, dünya çok daha güzel olurdu ve insanlar birbirlerine bu kadar mesafeli durmazlardı. Çevremde gördüğüm insanların birbirlerine bir gülümsemeyi bile çok görmelerine ya da Allah’ın bir selamını bile vermemelerine o kadar üzülüyorum ki… Biz hangi ara bu duruma geldik. Ne zaman birbirimizden bu kadar uzaklaştık bilmiyorum. İnsanlar mecbur olmadıktan sonra birbirleriyle konuşmuyorlar bile. Oturduğumuz sitelerde bile o kadar çok kendi hayatımıza dalıp gidiyoruz ki etrafımızda kimin ihtiyacı var,  acaba yardıma ihtiyacı olan biri var mı? Umurumuzda bile olmuyor. Herkesin bilindik bahaneleri var çünkü. Bizim kendi derdimiz kendimize yetiyor. Bana göre Mevlana’nın öğüdünde olduğu gibi cömertlikte ve yardımseverlikte akarsu gibi olmalıyız. Kimin yardıma ihtiyacının olduğunu öğrensek yardımına koşmalıyız. Zaten bizim yüreğimizde ki bu güzel niyet her zaman karşılığını bize fazlasıyla sevgi ve vicdan rahatlığı olarak geri verecektir.  

Çocuklarımıza yerdeki ufacık karıncaya bile şefkatli ve merhametli olmaları gerektiğini öğretmeliyiz. Fuzuli’nin dediği gibi ‘’Karıncayı bile incitmem deme. Bile den incinir karınca. ‘’ Biz evlatlarımıza bu konuda her zaman örnek olmak zorundayız. Sokaktaki kediye, köpeğe, ağaca, kuşa kısacası bütün canlılara önce kendimiz şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız ki çocuklarımız da bizden örnek alsınlar. Elimize konan bir böceği iki parmağımız arasında ezip öldürürsek, çocuklarımız da aynısını yapacaklardır ama o böceği alıp bir kenara bırakır yaşamasına izin verirsek çocuklarımız da bir canlıya değer vermeyi öğrenecektir. Burada da Mevlana’nın sözü o kadar anlamlı geliyor ki ‘’Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.’’ güneş gibi olalım, merhametimiz bütün dünyayı sarsın. Bu şekilde daha çok huzurlu ve mutlu olacağımıza inanıyorum.

Herkes kendi kusurlarıyla ilgilense, kendini yetiştirmek için uğraşsa dedikodu diye bir şeyin de ortadan kalkacağını düşünüyorum. Neden insanlar hep başkalarının kusurlarını aramak için fırsat beklerler. Lafa geldiği zaman herkes herkesin yanında olur ama zor zamanda niye kimse yanımızda olmaz. Bu yaşıma kadar çözemediğim şeylerden birisidir. Aslında etrafında sürekli kusur arayan insanların kendi karakterlerinin oturmamasıyla alakası olduğunu düşünüyorum. Karakter zayıflığı maalesef insanlara her kötü şeyi yaptırabiliyor. O yüzden ilk önce kendimize bakmalıyız. Kendimizi geliştirmeye o kadar zaman ayırmalıyız ki işte o zaman Mevlana’nın öğüdünde olduğu gibi kusurları örtmede gece gibi olabiliriz.

Özellikle son zamanlarda o kadar sık şiddet içerikli haber izler olduk ki. 20 yaşındaki kız babasının sırtından bıçakladı, 65 yaşındaki dede torununa kötülük yaptı, hiç sonu gelmeyen ve her biri canımızı acıtan kadınlara yönelik şiddet haberleri… İnsanlarla olan etkileşimlerimizle insanlara yardımcı olabilmenin, küçükte olsa bir takım yollarını bulmaya çalışabiliriz. Başka insanların kötü, davranışları, bizim davranışlarımızı bozmasına izin vermemeliyiz. Çünkü herkes kendine yakışanı yapar. Mevlana’nın öğüdün de olduğu gibi tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi olup, hiddet ve asabiyette ölü gibi olmalıyız. İnsanlara iyi davranmak hepimize iyi gelecektir, ben bu inancımı hiçbir zaman kaybetmeyeceğim.

Düşünceli, yardımsever olmayı hiçbir zaman bırakmamalıyız. Toplum içerisinde sağlıklı insan ilişkileri kurabilmek için bu iki özelliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aslında hepimizde başkalarının sıkıntılarıyla ilgilenecek güç var. Ama bizler hep kolay olanı yapıyoruz ya da işimize öyle geliyor. Maalesef kendi canımız yanmadıktan sonra da anlayamıyoruz karşımızdaki insanı. İçimizde ki gücün farkına varırsak yardımsever ve düşünceli olmayı kalpten istersek inanıyorum ki daha samimi ilişkiler kurabiliriz. Ayrıca bir insanın, her ne yaparsa yapsın, kendini herkese beğendirmesi de mümkün değildir. Kendimizi ve insanları olduğumuz gibi kabul etmeyi öğrenmeliyiz.  Bu yüzden yine Mevlana’nın bir öğüdüne değinmek istiyorum. ‘’ Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’’ Evet eğer bu şekilde davranırsak kendimizi ve etrafımızdaki insanları kandırmamış olacağız, vicdanımızda bir o kadar rahat olacaktır. Toplumumuzda gerçek bir barışın yerleşmesini istiyorsak, insanlarımızın benliklerini sevginin gücüyle doldurmalıyız. Elimizden yüreğimizden geldiğince herkesin yanında içimizdeki sınırsız sevgiyle bulunmalıyız.

Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ettiği için biz de ölüm gününü düğün günü olarak kabul edip onu anıyoruz. Umarım her geçen gün Mevlana’nın hoşgörü anlayışını hayatımızın her alanına uygulayabiliriz. İnanıyorum ki hoşgörünün çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur.

Tema Tasarım |