– Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş
Kadın kocasına
– Bak, çamaşırları yeteri kadar temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor. ‘ demiş.
Kocası ona bakmış ve hiçbir sey söylemeyip kahvaltısına devam etmiş.
Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının hijyenik olduğunu gören bayan çok şaşırmıs, bak demiş kocasına;
– Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?
Kocası uzun uzun karısına bakmış; …Ben bu sabah biraz erken kalkıp.. Sonrası..
Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim’ diye yanıt vermiş.
Hayatta bu tür değil midir ?
Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır.
O nedenle, birini eleştirmeden ve anında yargılamaya başlamadan evvelce kendi Kalp(pencere)’imize bir bakıp, ‘iyi’ olanı görmeye hazır olup olmadığımızı denetim etmek en doğru tercih olacaktır..
EVLADINIZA NE ARABA BIRAKIN NE EV. İBRET ALINACAK BİR HİKAYE…
Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne bulunmaktadır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü almak amacıyla bir ayak dışarıda, inmemek amacıyla debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.
– Üstü kalsın kardeşim” dedim.
Döndü bana doğru:
– Vaktin var mı ağabey ?” dedi.
– Evet” dedim (tek ayağım hala dışarıda)
Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
– Birader” dedim,”9.75 değil,10.50 yazsa ister miydin 50 kuruş benden?”
– “Ne alacağım ağabey 50 kuruşu!”
– Peki, niye gittin 25 kuruş amacıyla o kadar uğraştın. Üstü kalsın demiştim.”
Döndü bana, attı kolunu arkaya:
– “Vaktin var mı ağabey?”
– “Var.”
– Çek kapıyı o zaman.”
5 dakika konuştuk. İngiltere’de Profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dakikada öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:
– “Ağabey biz Keçiören’de 5 kardeşiz. Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; bundan sonra inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık.”
“Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek tamamlanınca babam bize” Durun kalkmayın” derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.”
“Aha” dedim, “Bizim meslekten”, seminerci.
– “Ne anlatırdı baban ?”
– “Hayatta nasıl başarılı olunur ?”
” O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.”
– Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı,”Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır” derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, zira bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içersinde yandaki baba da öldü. Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?”
– “Ne bıraktı?”
– “Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : “Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın.” Falan filan…
“Ağabey, aradan 15 sene geçti…”
“Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.”
“Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var. Her birimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var.”
“Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
– “Asıl mirası bizim baba bırakmış.”
“Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah’a şükür.”
Çok duygulandım, veda ettim. Tam ineceğim:
– “Dur ağabey, asıl bomba şimdi!”
– Nedir bomban ?”
– Nerede oturuyoruz biliyor musun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.”
Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de diğer bir miras. Evlada yalnızca değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.