Bir vakitlar, sarhoş bir adam elinde şarap şişesi, sallana sallana caminin önünden geçiyordu. Bu sırada, cami ceaati de dağılıyordu. Namazını kılmış ve camiden yeni çıkmış bir derviş, sarhoş adamı gördü. Adamın durumu ilgisini çekti ve ona seslendi: “Kardeşim, hey elinde şişe olan, lütfen o şişeyi bana sunar misin?” Sarhoş adam, bu heves karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Bie camiye baktı bir adaa baktı. Belli ki namazını kılmış yeni çıkmıyordu camiden bu adam. Ne yapacak ki şişeyi derken yanıt verdi: “Sen az evvelce camiden çıktın, bu şarabı ne yapacaksın da benden istiyorsun ki…?” Dervişin yanıtı ise….Devamını izlemek suretiyle gorele doku64nun…
“Bu şarabı caminin amacıylae dökmeyi planlıyorum.” Bu yanıt üzerine, sarhoş adam öfkelenir ve sinirli bir şekilde yanıt sunar: “Nasıl olur da Tanrı’ın evine şarap dökersin? Tanrı’tan korkmuyor musun? Ben kırk senedir içki içiyorum ama hiçbir vakit bu tür bir şey yapmadım. Şarabı sana katiyen bu nedenle vermem. Beni bu işe bulaştırma; ben Tanrı’tan korkarım.” Ancak, sarhoşun verilen bu tepki, dervişin alabilmek istediği yanıt olur. Derviş, bu durumu bir öğreti anına çevirerek şu şekilde der: “Ey insan, sen bir camiye, yani yalnızca taş ve topraktan yapılmış bir yapıya saygı gösterip amacıylae şarap dökmekten kaçınıyorsun. Peki, nasıl olur da Tanrı’ın sana rAhmeti ve lütfu ile bahşettiği, senin O’na ibadet etmeni istediği bu şaşırtıcı ve kusursuz vücut sarayına şarap dökebilirsin?” Bu hikaye, parasal yapılar ve manevi değerler arasındaki derin teması vurgular ve bize vücutimizin, ruhumuzun mabedi bulunduğunu, ona nasıl davranmamız gerekliliğini hatırlatır. Dervişin akıllıca yönlendirmesiyle, sarhoş adamın kendine ve inançlarına daha derin bir bakış açısı kazandığı düşünürsek, derviş aslında akıllıca davranmıştır diyebiliriz. BONUS HİKAYE… PEYNİRİ GERİ GÖTÜREBİLİR MİSİN ? 70 yaşlarında bir amca sokağa çıkma yasağı bulunduğu amacıyla polis karakolunu telefonla arayarak 2 ekmek, yarım kilo çay, yarım kilo zeytin, ufak bir kutu da peynir istiyor. Güvenlik mensubu polisler listeyi alarak markete gidip alışverişi yapıyorlar. Malzemelerin hepsi 64 lira tutuyor. Polisler aldıkları malzemeleri poşete koyup yiyecekleri isteyen adrese gittiklerinde kapıyı ihtiyar bir amca ile eşi açıyor. Polisler “Amca eşyalarınızı aldıracak çocuğunuz yok muydu?” diye soruyorlar. Adam “Bizim hiç çocuğumuz olmadı evladım. Sokağa çıkma yasağı da olunca sizi aradık. Onca işinizin gücünüzün arasında markete gidip istediklerimizi alıp buraya kadar zAhmet edip getirdiniz Tanrı sizlerden razı olsun” diyor. Alınan besinlerin kaç lira tuttuğunu sorunca da polis memuru elindeki fişi göstererek “64 lira amca” diyor. Amca parayı getirmek amacıyla içeri giriyor, çaresizlik içersinde bir o odaya bir başka odaya koşturduktan sonra utançla boynu bükük vaziyette yine kapıya çıkıyor “Oğlum üzgünüm, bu kadar çok tutacağını hesap edemedim. Bende yalnızca 40 lira para var. Peyniri geri götürseniz olmaz mı?” diyor. Polis memurları “ Amca sen aylık almıyor musun? “ diye sorunca emeklilik aylığı almadığını, 65 yaşı aylığı aldığını, elektrik suyu ödeyince de 40 lira para paralarının kaldığını anlatıyor. Duygulanan Polis memurları “Amca o 40 lira da sende kalsın. Sizler de bizim anamız ve babamızsınız. Afiyetle yiyin” diyerek oradan ayrılıyorlar.