Milasın bir köyünden kadının..
-
-
Milasın bir köyünden bayanın birisinin kocası ö l-üyor bayan kocasının ö l-üsüne bakıp bakıp diyor ki”Baktın hava yağmur havası,Ocakta darhana çorbası ne diye ö l-üvedin gözü k- ör olası”. :))
Hikâye bu ya; soğuk ve karlı bir kış günüdür. Padişah ve veziri kimseye haber vermeden ava çıkmışlardır. Gezmişler, dolaşmışlar, avlanmışlar akşamı etmişlerdir. Geri döneceklerdir de bir türlü ormandan çıkamamışlardır. Artık karanlık çökmek üzere ve umutların tükendiği bir vakittir ki; bir kulübecik görürler. Kapıyı çalıp konuk olmak istediklerini söylerler kulübe sakinlerine. Kabul görürler, konuk olurlar haneye.
Ev sahibi erkek, konuklerinin amacıyla amacıyla üşüdüklerini hissettiği an:..
-
-
Ev sahibi erkek, konuklerinin amacıyla amacıyla üşüdüklerini hissettiği an:
-Hanım, baksana nasıl da üşümüşler, çorba kaynatır mısın konuklerimize?.. der.
Ev sahibesi hanımefendi anında kalkar ve toprak bir güvecin içersinde çorba hazırlar.
Çorbalar içilince, içi ısınır konuklerin, rahatlarlar; üstlerindeki abaları postları çıkarınca göz alıcı giysiler çıkar meydana. Az, biraz genç olanı:
-Ben, padişahım… der.
Hane halkı şaşırır, demek ki padişah fakirhanenin konuğudur.
Padişah devamla:
-Benim sarayımda da her gün kazanlar kaynar ama hiç bu tür lezzetli çorba içmedim bugüne kadar, nedir bunun adı?.. der.
Ev sahibesi hanım şaşırır; “Çorbanın da adı mı olurmuş, adı üstünde, çorba işte…” diye geçirir aklından. Fakat padişah soran gözlerini bayanın gözlerine dikmiş, ileriki yanıtı beklemektedir. Ne desin bayan?.. “Fakir Ev” manasına gelen:
-Darhane Çorbası, hünkârım… deyiverir.
Geceyi o “Dar hane” de yaşamış padişah ertesi gün ne yapmıştır bilinmez ama söyleyiş özellikleri nedeniyle şu zamana kadar “Tarhana” olarak taşınmıştır bu çorbanın adı.
Tarhana Çorbası, soğuk kış aylarının vazgeçilmezidir memleketimizin. Buram buram kokusu gelen; börülceli, acı kırmızıbiberli o tarhanadır. Yaz aylarından çıkmadan, kınalı ellerle hazırlanır da toprak boduçlara, kurutulmuş su kabaklarına doldurulup saklanırdı eskiden; ya da bembeyaz divitin keselere doldurulup asılırdı tavan çengellerine.
Selam olsun memleketimin tarhanasını yapan gelinine, kızına; selam olsun elleri nasırlı analara, bacılara; selam olsun apak saçlı ebelere, ninelere. Selam olsun tarhanayı soframıza getiren öpülesi ellerin sahiplerine…