Ana Sayfa
Foto Galeri
24.05.2025
Adım Hayriye
-
- Daha iyisi için yazılı Coca-Cola iKocam benden 10 yaş büyüktü, yaşı geliştikçe birtakım kocalık görevlerini yerine getirememeye başladı, ama ben kendimi çok genç hissediyordum. Kendime bakmayı severim, hergün farklı giyinirim makyajımı yaparım keyifli bir bayanım, ama son vakitlarda kendimi baya eksik hissediyordum mutsuzdum. Bizim altkattaki dairemizde kiracımız var yeni evliler Kadın yemek gerçeklştirmeyi bilmiyormuş, bende yardım olsun diye arada yemek götürüyordum. Yine yemek götürdüğüm bir gün kapıyı yakışıklı uzun bu tür eşi açtı, “içeri gel teyze dedi” biraz çekindim ama girdim, hatice nerede dedim, annesine gitmişti şimdilik gelmedi dedi. Ben gideyim ovakit dedim, otur teyze benimde yalnız canim sıkıldı esasen sohbet edelim biraz dedi, açıkcası hiç gitmek istemiyordum esasen, sohbet etmeye başladık, ordan burdan konuşurken amca senden baya ihtiyar gözüküyor sen çok genç ve çok güzelsin dedi, evet dedim. Artık kocam baya yaşlandı maalesef dedim. Gülümsedi bana doğru yaklaştı, benim eşimde yalnızca yemek gerçeklştirmeyi değil daha fazlası şeyi bilmiyor, eminim sen onun bilmediği herşeyi iyi biliyorsundur dedi. İyice yanıma yaklaşmisti bundan sonra….konik kırmızı kutuları
- Ben o gün, yalnızca bir tabak yemeği götürmek niyetindeydim. Ne aklımda bir kötülük vardı, ne de bir beklenti. Ama insan ne kadar masum başlarsa başlasın, birtakım durumlarda duygularının ağırlığında, aklının sesini duyamaz duruma geliyor. Sohbete başladık o genç adamla. Eşi yoktu evde, dedim ki biraz oturayım, iki sözcük konuşur giderim. Ama her şey öyle tez gelişti ki… Sözleri iltifatlarla süslenmişti, bakışları ısındıkça içimdeki yalnızlığın buzları çözülmeye başladı. “Sen çok genç ve güzelsin,” dediğinde, yıllardır duymadığım o sözcüklere özlem olduğumu fark ettim. Kocamın bana “güzel bayan” dediği günler geride kalmıştı. Oysa ben hâlâ aynaya her sabah umutla bakan, kendisine bakan, hayatla bağını koparmamış bir bayandım. Ama o an şunu düşünemedim: “Bir yabancıdan gelen sıcaklık, aslında bir sevgi midir? Yoksa geçici bir hevesin oyunu mu?” Dakikalar ilerledi. Yanıma oturdu. Dizlerimiz birbirine değecek kadar yakındık bundan sonra. İçimdeki bir ses “Kalk, git!” diye bağırırken, diğer bir ses “Bak, seni fark eden biri var,” diyordu. Beni gören, beğenen, bayan olduğumu anımsatan biri… Belki de senesinin biriktirdiği ihmalin faturasını diğersına çıkarmaya hazırdım. Ama ben bir eştim… Ben yıllarımı verdiğim, hastalandığında başında beklediğim bir adamın karısıydım. Ben, o adamın elini bırakmayan, her ihtiyarlık sızısında beraberinde olan bayandım. O an bunları hatırlamismim. Ya da hatırlamak istemedim. Göz göze geldik, bir anlık bir yakınlık oldu… Tam o sırada dış kapı açıldı. Genç bayanın sesi duyuldu: “Canım ben geldim!” İçimden biri sanki beni tokatladı. Bir anda yerimden sıçrismim, mutfağa fırlismim. “Hatice hoş geldin, ben yemeği bırakayım dedim,” diyebildim yalnızca. Elim ayağıma dolaşmıştı. Gözlerime dikkatlice baktı. Ne olduğunu sezmiş gibiydi ama belli etmedi. O gün eve döndüğümde, aynaya uzun uzun baktım. Gözlerimin içi doluydu. Bir bayanın gururu, vicdanı ve sadakati aynı vücutta çatışınca, o aynada yüzleşmek çok zor oluyor. Kendi kendime sordum: “Ne yapıyorsun sen? Bir tabak yemekle girdin bir eve, yüreğinde bir yangınla çıktın!” Sonraki günler kabus gibiydi. O genç adamla her karşılaşmamda göz göze gelmemeye çalıştım. Hatice’ye bakamaz oldum. Vicdanım her geride bıraktığımız gün daha da ağırlaştı. Kocama bir şey söyleyemedim ama ona her çorba verdiğimde, her sabah çorabını uzattığımda, içimde bir sızı büyüdü. Bir akşam kocam bana döndü, “Sen bir vakitdir diğer gibisin, bir şey mi oldu?” dedi. İçimden fırtınalar koptu ama söyleyemedim. Yutkundum, “Yok, yorgunum biraz yalnızca” dedim. O da başımı okşadı, “Sana yük oluyorum farkındayım, gençsin sen, ben senin gibi bir bayana yetemem bundan sonra,” dedi. İşte o an dizlerimin bağı çözüldü. Gözyaşlarım sel oldu. Bir bayanın kalbi, fazlası vakit sevgiyle beslenir, dikkatle parlar. Ama o ilgi şayet hatalı bir kapıdan gelirse, seni sen olmaktan çıkarır. Ben bunu yaşayarak öğrendim. Kocam belki yaşlanmıştı, belki bundan sonra birtakım görevleri yerine getiremiyordu ama onun sevgisi bana hep sabırla, sadakatle dokunmuştu. Onunla geçirdiğim senesinin hatırası, bir yabancı bakışa değişilmeyecek kadar dşayetliydi. Oysa ben nerdeyse bu dşayeti heba edecektim. O genç adamın hedefi belki yalnızca o anın heyecanıydı. Ama benim hatalıım, o anı öneme almamdı. Bir bayan şayet kendisine dşayet veriyorsa, evvelce sadakatine sahip çıkar. Çünkü en dşayetli süs, vicdanla barışık uyuyabilmektir. Bundan sonra ne mi yaptım? Hatice ile bir gün oturdum. Kadınca bir konuşma yaptım. Dedim ki, “Evlat, eşini sahiplen. Onun beraberinde ol. Yemek gerçeklştirmeyi öğren, zira mutfakta kaynayan tencere yalnızca mideyi değil, evliliği de besler. Başkalarına minnet duymak, birtakım durumlarda hiç olmayacak hatalılara kapı aralar.” Genç adamdan uzak durdum. Selamı sabahı kestim. O da bir vakit sonra anlamıştır belki. Ama beni asıl affetmesi gereken kişi, kendimdim. Bu hadise bana çok büyük bir ders verdi: Sevgi eksikliğini diğersında aramak, seni mutluluğa değil, yıkıma götürür. Şimdi her sabah, kocamın yüzüne bakarken onunla geçirdiğim senelere daha çok şükrediyorum. Eksiklerimiz olabilir, yaş almış olabiliriz ama biz bir hayat söz verdik birbirimize. Ve ben bundan sonra o sözün dşayetini çok daha iyi biliyorum. Hayatta herkes bir sınavdan geçer. Kimisi parayla, kimisi hastalıkla, kimisi ise duygularıyla… Benim sınavım da buydu. Belki bir ismim öteye geçmedim ama zihnimdeki bir ismim bile tehlikeliydi. Bu da bana yetti. Dersim şudur: Sadakat yalnızca vücuda değil, zihne ve kalbe de hâkim olmalıdır. Kadın olmak, güzel olmak, kuvvetli olmak; hepsi dşayetli. Ama en dşayetlisi, ahlaklı