Ana Sayfa
Foto Galeri
26.02.2025
Ben Zehra. 52 yaşındayım
-
-
- Ben, Zehra. 42 yaşındayım. Hayatın sırtıma yüklediği kamburla, her yeni güne daha da eğilmiş olarak uyanıyorum. Eskiden bir ev hanımıydım. Mutfağımda sıcak yemekler pişer, akşamları eşim ve çocuklarımla oturur sohbet ederdik. Ama yaşam öyle bir şey ki, insanın elinden en çok değer verdiklerini alıyor. RAhmetli eşim Ömer, çalışkan bir adamdı. Kamyon şoförüydü. Az kazanırdı ama helâl kazanırdı. Onunla yaşam sürdüğümüz fakirluk bile insana koymazdı. Çünkü bilirdim ki, yanımda duran adamın sevgisi vardı, merhameti vardı. Ama kader, onun ömrünü bir kaza ile noktaladı. Bir kış gecesi, buz tutmuş bir yolda devrilen kamyonun altında kalarak can verdi. O gün, yalnızca Ömer ölmedi. Ben de yarım kaldım. Geride iki çocuğumla yapayalnız kaldım. Onlar aç kalmasın diye elime ne iş geçerse yaptım. Bulaşıkçılık, temizlik, pazarda limon satmak… Ellerim nasır tuttu, dizlerim ağrıdan tutmaz oldu ama yılmadım. Anneliğimden diğer hiçbir şeye güvenemezdim. Ama fakirluk, insanı yalnızca yorar sanmayın. Yoksulluk, insanın ruhunu kemiren bir kurttur. Çocuklarıma utangaç olmamak amacıyla yırtık çoraplarımı dikerek giymek mecburiyetinde kaldım. Bayram sabahlarında, yeni elbise bekleyen yavrularımın gözlerine bakamamak, ciğerimi parçaladı. Bir gün oğlum, pencereden dışarı bakıp “Anne, biz namacıyla hiç dışarıda yemek yemiyoruz?” diye sorduğunda boğazım düğümlendi. Ne diyebilirdim? Yıllar bu tür geçti. Çocuklarım büyüdü. Okuyamadılar ama kendi yaşamlarını kurdular. Bense o ufak kiralık evimde, o sabah… Ardı >>>>
- eski çaydanlığımda çay demleyerek, kırık tabaklarda yemeğimi yiyerek yaşamaya devam ettim. Yaşlanmak, fakir bir bayan amacıyla daha da ağır bir yük. Eskiden ekmek parasını çıkarmak amacıyla temizlik yapabiliyordum ama şimdi dizlerim tutmuyor. Ellerim titreyor. Gençken fakirluk diğer, yaşlıyken fakirluk diğer… İnsan gençken “Bir gün düzelir” diye hayal kurabiliyor. Ama yaşlanınca anlıyorsun ki, düzelmeyecek. Şimdi yalnızım. Ne çocuklarım sık sık arar, ne kapımı çalan olur. Penceremin önüne koyduğum sardunyalar bile benim gibi, susuz ve solgun. Ama gene de şükrediyorum. Çünkü hâlâ sabahları gözümü açabiliyorum. Hayatta en acı şey ne biliyor musunuz? Yoksulluk değil, yalnızlık. İnsan bir tas çorbayı tek başına içerken boğazına düğümlenen o lokma, işte en büyük acı odur. Ama olsun. Ben hâlâ buradayım. Hâlâ kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Ve hâlâ bir sabah daha görebildiğim amacıyla şükrediyorum. Çünkü fakirluk insanın cebindekini alır ama amacıyladeki umudu söküp atamaz.