Ana Sayfa
Foto Galeri
12.03.2025
Her şeyde bir hayır varmış
-
-
- “Her şeyde bir hayır vardır” diyenler çoktur. “Olan şey hayırlıdır” diyenler de… Öğretmenlik senelarımda yaşadığım bir olay, bu gerçeği çok iyi gösterecek türden… Sakarya Üniversitesi, Sapanca Gölü’ne bakan şimdiki kampüsüne taşınmadan evvelce, kent merkezinden iki kilometre uzakta, “Ozanlar” adıyla tanınan bölgedeydi. Perşembe günlerinde, okul yolu üstünde çok büyük bir piyasa kuruluyordu. Diğer günler trafiğe açık olan yol, o gün kapandığı amacıyla okula arka yollardan bağlantı sağlanırdı. Ancak öğrenciler imkânsızlık yüzünden, birtakım hocalar da spor niyeti ile okula yürüyerek giderlerdi. Bu halde Piyasa boydan boya geçilir, ama bu halden şikâyet edilmezdi. Meyvelerin güzelliği ve piyasaın canlılığı, o sıkıcı yolu keyifli duruma getirir, her vakit uzun gelen yol, bu yüzden de iyice kısalırdı. Mayıs ayındaydık, unutmuyorum. Bir gün dersten çıkınca, eve dönmek amacıyla piyasaya girdim. Satıcılar gene bas bas bağırıyordu. Bilirsiniz, her vakit duyduğunuz sesler… Tezgâhların arasından zorlukla ilerlerken, biri bana laf attı: Hocam! Domates vereyim. İster misiniz?” Satıcıya baktığımda onu anında tanıdım, öğrencimdi. “Ne işin var burada? diye sordum. “Senin derste olman gerekmiyor mu?” “Hocam ben bundan sonra öğrenci değilim” dedi. “Okuldan atılmıştım.” Şaşırdım tabi… Yarı şaka, yarı ciddi: “Hangi hain hoca attı seni?” deyince, o da haince gülümseyip yanıt verdi: “Siz atmıştınız hocam!” “Hadi canım sen de!” dedim. “Şaka mı yapıyorsun?” “Valla siz attınız” dedi. “Üç sene evvelce atmıştınız unuttunuz mu?” Daha sonra ki senelerde hesaplamıştım. Beş binden çok öğrenci ders almış benden, bu yüzden de isimleri hatırlamam zor, yaşanılan hadiseleri da öyle… Öğrencimin yanına giderek oturdum. Üç kilo domates aldıktan sonra tabi… “Seni nasıl attığımı anlat bakayım!” dedim. “Hem de detaylarıyla…” Anlatmaya başladı. Devamı
- Derslerimin birinden, altı kere sınava girmesine rağmen, hepsinden de zayıf not alarak kalmıştı. O vakitler yedi hakta geçemeyenler, yönetmelik gereğince okuldan atılırdı. Anlattığına göre, altı haktan sonra onu yanıma çağırarak: “Son hakkına giriyorsun haberin olsun! Çok iyi çalış! Biliyorsun kimseye torpil yapmam! Takıldığın bir yer varsa gelip bana sor, hiç çekinme!” demiştim. Gelmemiş tabi. Domatesçi öğrencim, son hakkına girdiği sınavı anlatırken, olup bitenleri bir anda hatırlismim. Çünkü onun hali çok özeldi. Ve o halde diğer öğrenci yoktu. Sınav başladığında kendine dedim ki: “Senin halindan çok, ailenin haline üzülüyorum. Sana acımasam bile onlara acıyorum. Al şu yanıt kâğıdını, kendin pişir, kendin ye! Sana soru sormuyorum, soruları kendin yaz! Onların cevabını da ver arkasından…”İki saatlik sınav beş dakikada bitti. O öğrencim bir soru bile yazamayıp, boş kâğıt teslim etti. Bende okuldan attım kendisini, gönül rahatlığıyla. Öğrencim bunları gülerek anlatırken: “Sevgili Hocam!” dedi. “Allah sizden bin kere razı olsun. İyi ki atmışsınız. Vallahi köşeyi döndüm, hem de ne dönüş… Şimdi toptan domatesçilik yapıyorum. Antalya’dan getirtiyorum domatesi, öyle güzel bir iş ki. İki senede bir daire aldım kendime. Eğer mühendis olsaydım, diğer arkadaşlar gibi ev kiramı bile ödeyemezdim.” Domatesler elimde, koşar ismim ayrıldım öğrencimden. Aybaşı geldiğinden, bir an evvelce eve gidip ev kirası vermem gerekiyordu.