LONDON WEATHER
Ana Sayfa Yazarlar 23.05.2020 1390 Görüntüleme
Çocukluğum…

Çocukluğum…

6 kardeşten 2 sıralamada yer alan kumral sarışın bir kız çocuğuydum.
Çocukluğum … evet çocukluğum hayatımın en mutlu dönemleri ve halende hatırımda olan anlattıkça ağlayan, içi bir buruk olan…çoğu zaman yaşadığım ve o anılardan hiç kopmadığım…
Ulaştırma Bakanlığında resmi görevli devlet memuru bir ailenin kız çocuğu olarak ne yaşadıysam babam ve anneme borçluyum iyi ki benim annem ve babam…
öyle anılar biriktirmişim ki asla ve asla dünyayı bana verseler o günlerimi başka bir şeye değişmem. Halen anılar taptaze aklımda, zaman zaman geçmişi hatırlatacak bir müzik bir renk bir pasta evet yanlış okumadınız her şey bana o günleri hatırlatıyor. Anılar zihnimde ve kalbimde öylesine kodlanmış ki anılarım hep taze kaldı…. Geri gelmez dedikleri değer bu olsa gerek.
Çocukluğumuz oynadığımız oyunlar lezzeti bir ayrı… cura oyunu ilk çelik çomak denilen oyunu abimden öğrenmiş ilk topa vurmayı da abimden öğrenmiştim…abim sevgisine doyamadığım…
Evimiz İskenderun limanı deniz kenarında devlet lojmanı idi. Lojmanda birde yerden yüksek loca vardı. Locada komsularla oturur keyifli sohbetlere tanık olurduk, limanı seyrederdik. Liman ve lojman ev arasında ayrıca işleyen demir yolu vardı; geçen trenleri seyrederdik. Trenin çıkarttığı o yüksek ses camlara vururdu. O denli yakındı. Bölgenin güzel olan tarafı bozulmamış floryası ile her yerin alabildiğine yeşil olması idi… aynı zamanda evimizin çok yakınından geniş ve derin bir nehrin geçmesiydi. Kenarlarında sazlıkların olduğu gözle görebilecek ve elle tutacak şekilde iri balıkların olması ayrı bir farklılıktı. Komşu çocukları arkadaşlarımız ile sözleşip az mı balık yakaladık o zamlarda doğa bozulmamış fazlasıyla bereketi doğadan karşılardık. Bu heyecanla evlere gelir bir Aferimi alır o mutlulukla uyurduk. Lojmanlarımız dahi o dönemde şimdikinden kat kat kaliteymiş. 10 evdik üzeri çatılı pencereleri pancurlu her odası ayrı ve tabanı mozaik idi. Her evin bahçesinde Ayçiçek çekirdeği, mısır, iğde ağacı, yenidünya ağacı, sebze ve meyvelerin yer aldığı mis kokuların uçuştuğu bir dünya… o dönemlerde siyah beyaz televizyonlar olup seyrettiğimiz dizi filmlerinden “Dallas ve Küçük Ev” vardı. Yaşantımız onlar gibiydi desem yalan olmaz “Küçük Ev…” Yaşım ne kadar küçükte olsa limana gider babamla birlikte sabahlara kadar balık tuttuğumu bilirim. Evet ekliyorum bana yüzmeyi 5 yaşında babam öğretti çınarım benim ve balık tutmayı da…o kadar hareketli ve bir o kadar cesur çocukluğum geçti ki! O günlerde kaldı ruhum.
Çocukluğum… değerlerin, vefanın, sadakat ın, ahlakın, kültürün, sevgi ve saygının bitmediği, doğanın bozulmadığı, saflığın saf hali…içim bir buruk gözlerim yaşlı şimdilerde.
Evet anneme gelince yıllarca erkek takım elbise diken gerçek bir terzi o dönemlerde giyindiğimiz siyah önlükler beyaz yakaları diken emeği asla tartışılmaz. Annem…evde açma ekmekleri yaparak arasına katık koyarak beslenme çantası hazırlayan…hatırlar mısınız bilmem!? O dönemlerde sedirler vardı işte o sedirlerin örtülerini hazırlayan o benim annem… cefakar annem…
Bayramlar gelir bayram öncesi hazırlıklar yapılır, evler temizlenir perdeler yıkanır, tepsiler dolusu sayıca belki 50 tepsi İskenderun kömbesi yapılırdı… Sosyal dayanışmayı getiren herkesin sohbetleri ile sabahladığı yapıldığı pastalar…evet pastaların içinde ne yoktu ki karanfil, tarçın, hindistan cevizi, mezdeke sakızı tüterdi her yer mis gibi…sıra sıra her gün bir komşunun bayram pastası yapılır mahalle fırınlarında yerini alırdı. Bu heyecanın tarifi yoktu…
Çocukluğum, babam 6 kardeşe bakmakla yükümlü olduğundan bayramdan bayrama elbise ve ayakkabımızı alır ve o günün gelmesini iple çekerdik. Ya ben babam her eve geldiğinde Onu karşılar ev terliğini verir, al kırmızı yüzümle ona bakar, bayramlık elbise ve ayakkabı alacağımızın müjdesini vermesini bekler utanarak bir işarete bakardım. Gelirdi Arefe şerefe günü alınan bir çift kırmızı papuçlar ve elbiseler yastığın baş üzerine konulur, annem tarafından ellere kına yakılır ve yarı yamalak uyku ile sabahlardık. O elbise ayakkabı giyilecek diye uyuyabilir miydik! hayır! uyumadığımızı bilirim.

Çocuktuk bayramlaşmayı önce aileden el öpmeyle kucaklaşmayla başlar sonrada komşuları gezer büyüklerin ellerini öper şekerlerimizle eve dönerdik. Nerede o bayramlar. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte değerlere kültüre yenik düştük. Şimdilerde mi!? birbirimize yabancı olduk. Yalnızlaştık. Hayat nefes aldığımız kadardır, gerçek olan güzellikler yaşandıkça anlaşılır, bu duygularla saygı ve değerlerimizin devam edeceği yalnızlık çekmeden yabancılaşmadan birlik ve beraberlik duyguları içinde geçireceğimiz eski bayram tadında Ramazan Bayramınızı kutlarım.

Yazar Hakkında

Adı Soyadı:

Mesleği: Journalist/Academic


İlginizi çekebilir

19 Mayıs 1919’un anısına

19 Mayıs 1919’un anısına

Tema Tasarım |